LİDERLİĞİN A’SI; KENDİNİ YÖNETMEK

Başkalarını yönetecek kişi önce kendinin efendisi olmalıdır. Philip Massınger

 

Kendi gücünün, enerjisinin hakimi olup kendini iyi yöneten kişiler işlerini de ekiplerini de iyi yöneteceklerdir. Kendinizi iyi yönetmeniz; model olma, ortak yön belirleme yani vizyon oluşturma, yetkilendirme, güven verme, motivasyon ve destek sağlama gibi bir işin ve ekibin başarı için ihtiyacı olan önemli alanlarda çok daha iyi yol almasına yardımcı olacaktır. Kendini iyi yöneten bir lider, her şeyden önce kurum ve kişiler için bir güven limanı oluşturacaktır.

Kendini yönetmek insanın sahip olduğu duygu, düşünce ve davranışlarını kontrol edebilmesi, bunları, olumlu amaçlar için yönlendirmesi demektir. Böylece kişi, duygularının esiri olmaktan kurtulup onları yönetebilme becerisine sahip olacaktır. Kendini yönetme becerisi elde eden kişiler, “hayat amaçlarını kişisel misyonlarını belirlemiş”, değerleri ve ilkeleri üzerine çalışarak ahlaki kurallarının farkına varmış, güçlü ve zayıf yönlerini bilen, kendisiyle ilgili çevresinden geri dönütler alan, beden ve ruh sağlığını elde etmek için gerekli rutinlerini oturtmuş şahsiyetler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu beceriyi elde eden kişiler, hayatta karşılaştıkları meselelerle ilgili anlık, tepkisel tavırlar sergilemezler. Meselelere edilgen değil, etkin ve proaktif bir tavırla yaklaşırlar.  Hayatı ve işlerini ilke temelli ve daha bilgece yönetirler. Etkili bir liderliğe giden yolda, kişinin kendini yönetme becerisi kazanması, liderliği için sağlam bir zemin oluşturmasını temin edecektir.

Aslında meşhur Marshmallow testi bir yönüyle de kendini yönetmenin, insanın hayatı veiğer davranışları üzerindeki olumlu etkisine güzel bir örnektir. Deneyde, Mischel ve ekibi her çocuğu özel bir odaya alıyor. Çocuk bir sandalyeye oturuyor ve önündeki masaya bir marshmallow konuluyor. Daha sonra çocuğa bir anlaşma sunuluyor. ‘‘Ben odadan ayrılıyorum. İki seçeneğin var: Bunu ister şimdi ye, ister benim dönmemi bekle ve bir tane daha kazan!’’ deniliyor ve çocuk yalnız bırakılıyor.

Zevki erteleyebilen çocuklar, deneyi yapan kişinin gelmesini bekliyorlar ve daha fazla marshmallow için önlerindekini yemiyorlar. Sabırsız çocuklar ise deneyi yapan kişinin gelmesini beklemeden marshmallowu yiyorlar.

Mischel daha sonra çocukların testteki davranışlarıyla yıllar sonraki hayatlarının seyri arasındaki ilişkiye bakıyor. Bulduğu sonuçlara göre, daha büyük bir ödül almak için bekleyebilen çocukların ortak özellikleri aşağıdaki gibi.

  • Daha iyi konsantrasyon becerisi.
    • Kendi kendine yetebilme.
    • Yüksek özgüven.
    • Kendi kararlarını kendi verebilme .
    • Stresle başarılı şekilde başa çıkabilme.
    • Daha yüksek akademik başarı.
    • Daha düşük obezite riski
    • Daha az madde kullanımı.

Bu deneyde gördüğümüz gibi duygu düşünce ve davranışlarını bir amaç uğruna kontrol edebilen kişiler, bu mücadelelerinin sonucunda hem kısa vade de hem de uzun vade de daha kazançlı çıkıyorlar. Bu çocukların içinden kendini yönetip, deneyde başarı gösterenlerin hayatları takip edildiğinde,  yıllar sonra hayatta kendilerine lazım olan çok önemli becerileri edinmiş olduklarını görüyoruz. Bu beceriler, esasında lider pozisyonunda olan bir kimse için de olmazsa olmaz vasıflar. Buradan hareketle şunu ifade edebiliriz ki; duygu, düşünce ve davranışlarını belli bir amaç doğrultusunda( ileri de bu kısmı detaylandıracağız) yönetebilen kişiler, liderlik için ihtiyaç olunan bir takım becerileri gizil olarak elde etmiş oluyorlar.

Liderlik ile ilgili tanımlara baktığımızda ise; liderliğin başkalarını etkileme sanatı olarak nitelendirildiği tanımlar sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Bu etkinin oluşabilmesi için, evvelemirde bireyin bu etkiyi kendi dünyasında ortaya koymasını beklemek çok doğaldır. Lider, birlikte çalıştığı arkadaşlarının, kurumun hedefleri noktasında göstermesini istediği performansı, tutum ve davranışları öncelikle kendisi ortaya koymalı ve bu haliyle örnek olmalıdır. Ancak kendi üzerinizde çalışmayı başardıktan sonra müesseseniz üzerinde çalışmaya başlayabilirsiniz.  Bu durumu şu söz çok güzel ifade etmektedir: “lider, gerçekleşmesini istediği değişimin, kendisi olmalıdır.” Bunu yapabilmesi durumunda doğal olarak çevresinde bir etki ve dolayısı ile de değişim oluşturmayı başaracaktır. Zira temsil etmediği bir çalışma anlayışını, gerçekleştiremediği bir kişisel bütünlüğü, gayreti, etrafından beklemesi hangi yöntemleri uygularsa uygulasın onu gerekli neticeye ulaştırmayacaktır.

Şunu çok iyi biliyoruz ki, insanlar yaptıklarınızı yaparlar, söylediklerinizi değil. Liderin hali, sergilediği tavır ve davranışlar yani kendini yönetmedeki performansı, tüm ekibi için yön gösterici olacaktır. Lider, kendi içinde oluşturmadığı disiplini kimsede oluşturamaz. Kendi içerisinde olmayan heyecan ve enerjinin başaklarında olmasını bekleyemez. Kendisinin sahip olmadığı ait olma duygusuna başkasının sahip olmasını bekleyemez. Kendisinin ortaya koymadığı çalışkanlığı başkalarının gerçekleştirmesini bekleyemez. Kültürümüzde liderliğin önemini belirtmek için söylenen “rahmet yukarıdan aşağı yağar” sözüyle anlatılmak istenen, “bir kurumun lideri neyse kurum da odur” anlayışıdır.

Konuyu okul yöneticiliği açısından ele aldığımızda da, okulların başarısındaki en büyük payın, okulların liderlik kadrolarına ait olduğunu görmekteyiz. Bir okulda öğrencinin başarısı, hiç şüphesiz yöneticilerin ve öğretmenlerin de başarısıdır. Eğitim yöneticilerinin, etkili liderler olabilmeleri için “olmak, bilmek ve yapmak” sözcükleriyle tanımlanan birtakım özelliklere sahip olmaları gerekmektedir. Özellikle de “kendini bilmek ve kendini kontrol etmek” yeterlikleri ön plana çıkmaktadır. (Özmen, F. (2002). Eğitimde okul ve sınıf) Bu durum aslında Anadolu irfanımızda çok güzel bir beyitle özetlenmektedir: “Kendisi himmete muhtaç dede, nerde kaldı gayriye himmet ede” 21. yüzyıl eğitim liderlerinin eğitim ve öğretim niteliğine sahip, mesleki gelişimini sürdüren, kendini sürekli güncelleyen, teknolojiyi takip eden, okulun her açıdan gelişimi için çaba gösteren, toplumla, çevreyle ve çalışanlarıyla iyi ilişkiler kuran ve sorumluluk sahibi birer lider olmaları beklenmektedir. Yeni eğitim yaklaşımlarının ortaya koyduğu bahsi geçen becerilere ve okullarda öğretmenlerden öğrencilere kazandırmaları beklenen becerilere öncelikle okulları yönetenlerin sahip olması gerekmektedir. Çünkü, başarılı bir okul ortamının oluşmasında güçlü bir liderin varlığı hayati önem taşımaktadır. Kendini kontrol etmede sorunu olan yöneticilerin, kurumlarına başarıyla liderlik etmede de benzer sorunları yaşamaları kaçınılmazdır. Zira liderin ruh hali ve davranışları, bütün diğer insanların ruh hallerinin ve davranışlarının motoru olur.

Sonuç olarak yönetme, liderlik etme iddiasında olanların ilk çalışma alanı kendilerini nasıl daha iyi yöneteceğim? Sorusunun cevabı olmalıdır.

İdris TOPÇUOĞLU, Eğitim Yöneticisi

 

Comments are closed.

Navigate